İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, süreç komisyonuna dair “İmralı’ya gidip Öcalan’ı dinleyerek o hain ifadelerin tarihe şerh edilmesini temin ederlerse, bu komisyon karşı karşıya bulunulan herhangi bir sorunun çözümü anlamına gelmez. Türkiye’ye yeni belalar getirecek satırbaşlarının ve paragrafların açılamasına neden olur” dedi.
Terörsüz Türkiye süreci için “Adı güzel ama niyet ve hedeflerinin tehlikeli buluyorum” diyen Dervişoğlu, “Örgütün sözde fesih kongresinde ifade edilenler, örgütün herhangi bir hedefinden vazgeçtiğine delalet edecek kararları içermiyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı kazandığını iddia eden silahlı bir örgütle karşı karşıyayız. Dolayısıyla onlarla alınacak kararların, onların yol göstericiliğinde tanzim edilmiş süreçlerin Türkiye’nin ve Türk milletinin geleceği açısından olumlu sonuçlar vereceğine inanmıyorum.” şeklinde konuştu.
Dervişoğlu, “Terörüz Türkiye kampanyasını da dahil ederek söylüyorum; her şey Erdoğan’ın bir kez daha seçilmesinin önünü açmak için” dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, EKOL TV ekranlarında Armağan Çağlayan’ın gündeme dair sorularını yanıtladı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin önerdiği süreç komisyonuna İYİ Parti’nin üye verme olasılığı sorulan Dervişoğlu, “Bunları partinin yetkili kurullarında görüşerek karara bağlamak gerekiyor” dedi.
Komisyonun hangi amaçla kurulacağının anlaşılması gerektiğini vurgulayan Dervişoğlu, “Bu komisyon ne için kurulacak? Türkiye’de kamuoyunun malumu olmayan, sadece sloganlarla ifade edilen bir algı kampanyası üzerine inşa edilen bir süreç yaşanıyor. Buna da terörsüz Türkiye deniliyor. İsmi çok güzel ama hangi olumsuzluklara sebep teşkil edecek, bununla ilgili fikir sahibi olunamıyor. Dolayısıyla kapalı kapılar arkasında sürdürülen bir süreçle ilgili olarak TBMM’de komisyon toplanması, bu komisyonun hangi amaçla toplanacağına dair birtakım endişeleri de beraberinde getiriyor. Bu komisyon neyi konuşacak? Bir süreç kapılı kapılar ardında yürütülüyorsa ve bu komisyonda süreç konuşulmayacaksa neyi konuşacaklar?” diye sordu.
“Komisyonun amacı belli değilse, dibi görünmeyen kuyudan su içmiş oluruz”
Komisyonda konuşulacakların belirlenmesi durumunda değerlendirmelerinin farklı olacağını kaydeden Dervişoğlu, “Ama İmralı’daki bir cani başının, TBMM’nin gündemini oluşturması çok kabul edilebilir değil. Her şeyi kapı kapılar ardında yürütüyor ve yönetiyorsunuz. Bu talebi gündeme getirenlerin, ‘Bir bilinmezlik üzerine oluşturulan komisyon bir araya gelip neyi koşacak’ sorusuna cevap vermesi gerekir. ‘Komisyon hangi amaç üzerine kurulacak’ sorunun cevabını bugünden bilmiyorsak dibi görünmeyen kuyudan su içmiş oluruz. Süreci kapalı kapılar ardından yürütenler, bu komisyonda PKK terör örgütünün taleplerini meşrulaştırıp konuşabilir hale getirmek üzere bir yapı planlamasına gidiyorlarsa, Türkiye’nin geleceği açısından son derece tehlikeli bir durumdur. Böyle bir komisyonun çalışmalarına katkı sağlamak da çok yerinde ve anlamlı olmaz” ifadesini kullandı.
“Öcalan talep, Bahçeli telaffuz ediyor”
Dervişoğlu, “Komisyonu öncelikle Abdullah Öcalan talep ediyor. Onun uzantısı olan silahlı örgütler talep ediyor. Yine onun uzantısı olan bir siyasi parti talep ediyor. Ama komisyon lafını telaffuz eden MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli. Ben bu tür konulara mesafeli yaklaşılmasına dair önyargılı hareket ediyorum. Açıkça da söylüyorum, bu konuda önyargım var. Çünkü bunun Türkiye’nin hayrına bir iş olacağına inanmıyorum. Komisyona katılıp katılmamak salt benim kararım değil. Bunu partinin yetkili organlarında da konuşacağım” şeklinde konuştu.
“Türkiye’ye yeni belalar getirecek satırbaşlarına neden olurlar”
Devletin yetkili organlarının sürece dair kendilerine bilgi vermediğine işaret eden Dervişoğlu, “Gizlilik içerisinde milletten saklanarak yürütülen sürecin sonuçlarını kapsayacak bir komisyon kurulmasını da Türkiye’nin geleceği ve beklentileri hilafına tehlikeli buluyorum. Çünkü örgütün yaptığı ilk açıklama “Lozan’la hesaplaşmak” içeriyor. Örgüt kayıtsız şartsız silah bırakacak da dediler ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne birtakım şartlar dayatılıyor. Bunun daha da ilerisine gidilerek 1924 Anayasası’na atıfta bulunularak üniter devlet yapımız sorgulanmak isteniyor. Örgüt hiçbir emelinden vazgeçmiş görünmüyor. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni mağlup etmiş bir şımarıklık içerisinde de açıklamalarda bulunuyor. Dolayısıyla bütün bunların uzantısı olacak bir komisyon toplanması orada başka şeyleri de beraberinde getirir. ‘Komisyonda her siyasi partiden üye olsun, Meclis’te grubu olan siyasi partiler komisyona milletvekili sayısı oranında katılsın, komisyon salt çoğunlukla karar versin’ deniliyor ama komisyon kimleri dinleyecek. Öcalan’ın TBMM’ye davet edilmesini herkes hatırlıyor. Ankara’nın bir semtinde oturuyor gibi, ‘Gelsin, DEM kürsüsünden konuşsun ve örgütünü feshetsin’ dendi. Dolayısıyla bu komisyon toplanır, Öcalan’ı TBMM’de dinlemek isterse -bu hukuken mümkün olmazdı- ve bu komisyon İmralı’ya gidip Öcalan’ı dinleyerek o hain ifadelerin tarihe şerh edilmesini temin ederse, bu komisyon karşı karşıya bulunulan herhangi bir sorunun çözümü anlamına gelmez. Türkiye’ye yeni belalar getirecek satırbaşlarının ve paragrafların açılamasına neden olur” değerlendirmesini yaptı.
“’Komisyonda olalım’ diyen arkadaşlarımız da çıkacaktır”
“İYİ Parti’nin komisyona katılıp itirazlarını dile getirmesi daha iyi olmaz mı?” sorusuna Dervişoğlu, “Kararı partinin yetkili kurulları verecek ve büyük bir ihtimalle sizin söylediğiniz gibi ‘Komisyonda olmazsak isteyen istediğini istediği şekilde yapar. Dolayısıyla orada bulunalım’ diyen arkadaşlarımız da çıkacaktır. Faydalarını ve mahsurlarını doğru bir biçimde değerlendirip buna göre karar vereceğiz. Benim diğer ifadelerim kaygılara yöneliktir” yanıtını verdi.
Komisyon çağrısı ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan olumlu bir cevap gelmediğine işaret eden Dervişoğlu, “İnancım o ki, benim kaygılarımı onlar da taşıyor” diye ekledi.
Türkiye’nin önünde olan bir sorunun aşılması için komisyonların toplanabileceğini, gizli oturumların yapılabileceğini dile getiren Dervişoğlu, “Ama ben bunun arkasında melun bir planın olduğu kanaatini taşıyorum” dedi.
“Terörsüz Türkiye’nin adı güzel ama niyet ve hedefleri tehlikeli”
Terörsüz Türkiye’yi herkesin isteyeceğini kaydeden Dervişoğlu, “Ama Türkiye’nin üniter yapısına halel gelsin mi, vatandaşlık tanımı değiştirilsin mi, örgüte karşı kaybetmiş gibi anılmamızın önü açılsın mı, sınırlarımız içerisinde federe devletlerin kurulmasına müsaade eder misin diye sorulduğunda; Öcalan’ın serbest bırakılmasını ister misiniz diye sorulduğunda herkes benim gibi karşı duracağını ifade eder. Terörsüz Türkiye, sloganlaştırışmış bir şey. Adı güzel ama niyet ve hedeflerinin tehlikeli olduğu kanaatini taşıyorum. Örgütün sözde fesih kongresinde ifade edilenler, örgütün herhangi bir hedefinden vazgeçtiğine delalet edecek kararları içermiyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı kazandığını iddia eden silahlı bir örgütle karşı karşıyayız. Dolayısıyla onlarla alınacak kararların, onların yol göstericiliğinde tanzim edilmiş süreçlerin Türkiye’nin ve Türk milletinin geleceği açısından olumlu sonuçlar vereceğine inanmıyorum.” şeklinde konuştu.
“Bunun neresinde silah bırakma var?”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “YPG de bu sürece dahil” dediği hatırlatılan Dervişoğlu, “Ama örgüt de ‘PKK adıyla sürdürülen faaliyetleri sonlandırıyoruz’ diyor. Bu örgütün çatısında KCK var. Onun altında ise Irak PKK’sı, İran’ın PJAK’ı, Suriye’nin YPG’si ve PYD’si, Türkiye’nin de PKK’sı var. Bu hükümet Türkiye’yi teslim aldığında terör sıfır mesafesindeydi. Bugün sadece birinci açılım süreci diye bahsedilen süreçte 100’lerce evladımızı kaybettik. O zaman da iyi niyetle başlatılan bir şeydi. Ama karşınızdaki örgüt yapısı, bir narko terör örgütü olmanı ötesinde diasporası olan, emperyalist güçlerle ilişkisi olan, vekalet savaşları vermek üzere kullanılmaya elverişli olan bir yapı. Dolayısıyla biz halis niyetle ‘PKK silahı bıraksın. PKK ile birlikte YPG-PYD de bıraksın’ desek bile bunun karşılık bulacağına inanmıyorum” dedi.
Bir terör örgütü yöneticisinin fesih kongresinde “Türkiye öyle bir koalisyonun içinde ki, ya bu koalisyonun istediklerini yerine getirecek ya da bize teslim olacak. Türkiye dediklerimizi yapmazsa sonu Osmanlı gibi olur” dediğini hatırlatan Dervişoğlu, “Bunun neresinde silah bırakma var?” diye sordu.
“Zafer havası estirmenin anlamı yok”
Dervişoğlu, “Devlet aklının doğu işletilip, toptancı bir tarih şuuru ile ihtiyatlı ama aktif politikaların uygulanması lazım. Büyük Ortadoğu Projesi’nin devamı niteliğindeki açılım süreçlerinin bizi taşıdığı noktayı 2013-15 sürecinde gördük. Türkiye’yi bugün de aynı maceralara sürüklemeye kalkışmanın anlamı yok. Doğru sonuçlar elde dilecekse yapılsın ama zafer havası estirmenin de anlamı yok. Bakın, Suriye’de bir rejim değişikliği yaşandı. Türkiye de bunun kazanını gibi takdim edildi ama Trump’ın ifadelerine, İsrail’in uygulamalarına baktığımızda şah olmamız icap ederken piyon durumuna düşürüldüğümüz gerçeği ile buluşuyoruz” şeklinde konuştu.
“Suç işleme imtiyazına sahip olduklarını düşünüyorlar”
Diyarbakır’da 2015 yılında 3 polisin şehit olduğu terör saldırısında bombayı hazırladığını ancak kendisinin yerleştirmediğini söyleyen PKK’lı teröristin tahliye edildikten sonra MHP Genel Başkanı Bahçeli’ye teşekkür ettiği yönündeki haberleri hatırlatan Dervişoğlu, “Bombayı hazırladım ama koyan ben değilim diyor. Kendisini radyo tamiri yapmış gibi anlatıyor. Bu yaşananlar yaptıkları yanına kalacak düşüncesinden hareketle şımarmasına vesile olduğu gibi bir kısım çevrelere de suç işleme imtiyazına sahip oldukları hissiyatı yaratıyor” dedi.
“Sırrı Süreyya Önder arayıp ‘Bilgilendirelim’ dedi ama…”
Bir davette bulunmadığına ancak sürece dair devletin kendisine bilgi vermesi gerektiğine işaret eden Dervişoğlu, “Ben İmralı ulaklarından hangi bilgiyi alayım! Sırrı Süreyya Önder, o ziyareti yaptıklarında beni de aradı ve ‘Bu konuda bilgilendirelim. Bunu aleni bir biçimde yapmıyorsanız, Meclis’te odanıza gelip özel bilgilendireyim’ dedi. Ben kapı arkasında hiçbir şeyi konuşmayacağımı, neyi konuşacaksam kamuoyunun önünde konuşacağımı söyledim. Ayrıca diğer siyasi partilerle ne konuştuklarını da araştırdım. Önemli bir şey nakledilmemiş. DEM yöneticileri de iktidara mensup milletvekilleri de sürecin nasıl yönetildiğini, kimlerle hangi pazarlıkların yapıldığını bilmiyorlar. Kim biliyor sorusunun cevabı tarafımdan ortaya koyulamadığı için sadece ortada konuşulanlara bakarak değerlendirme yapabiliyorum. Erdoğan biliyor. Bahçeli biliyor ki bu kadar çaba sarf ediyor. Hatta yetkili organları ağzıyla karşı çıkanların tehdit edilmesinin önünü açacak birtakım paylaşımlarda bulunuyor” açıklamasını yaptı.
“Şeytanlar melekleşti mi?”
AK Parti ve MHP’nin geçmiş dönemde DEM Parti’ye örgüt gözüyle baktığını hatırlatan Dervişoğlu, “Beyanları hatırlayın. ‘DEM derhal kapatılmalıdır. Hazine yardımı kesilmelidir. DEM milletvekilleri ihanetlerinin bedelini yargı huzurunda ödemelidir’ diyorlardı. Şimdi ne oldu? Şeytanlarla melekler aynı torbaya atıldıklarında; şeytanlar melekleşiyor, melekler de şeytanlaşıyor mu? Bu nasıl bir devlet yönetme anlayışıdır? Dün düşman olduğunuzla bugün dost oluyorsunuz. Dün dost dediklerinize bugün örgüt diyorsunuz. FETÖ olayında geçmişte bunları yaşadık. Dün terör örgütü dediklerinizi bugün kutsuyorsunuz. Kavramların bile anlamsızlaştığı bir sürece, yerinde bir yolculuk diyebilir miyiz?” diye sordu.
“Terör örgütünün yol göstericiliğindeki bir barış süreci abesle iştigal”
Dervişoğlu, “Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, başkalarının yol göstericiliği ile tanzim edilmiş bir hürriyet mücadelesini tarih kaydetmemiştir. Bugün de terör örgütünün yol göstericiliğinde gerçekleştirilecek bir barış sürecinin tarih tarafından kaydedileceğini düşünmek abesle iştigal sayılabilecek bir hayalperestliktir” değerlendirmesini yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Aday olma derdim yok” çıkışı
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Aday olma derdim yok” şeklindeki açıklaması sorulan Dervişoğlu, “Erdoğan’ın bu ifadelerinden adaylığını kesinleştirmiş sonucu çıkıyor. ‘Benim aday olmak gibi bir derdim yok. Adaylık benim cebimde’ diyor. Yürütülen bu sürecin sonuçlarına bağlı olarak, ‘Türkiye’de erken seçim kararı alabilecek 360’lık çoğunluğu buldum’ diyor” ifadesini kullandı.
“Yeni imkanlar verilirse bu demokrasi olmaktan çıkar”
Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı adayı olabilmesi için ya erken seçim kararı alınması ya da anayasa değişikliğine gidilmesi gerektiğine işaret eden Dervişoğlu, “Meseleye, ‘elimde bulunan imkanları siyasi muhataplarıma karşı istediğim gibi kullanırım diye’ bakarsanız hem kendi demokrat tavrınız hem de Türkiye’deki rejimin demokrasi olup olmadığı tartışılır. Bunların yaşandığı ülkelerde de sosyal nizamın tehdit altına girmesi engellenemez. Eğer bu anayasanın arkasından dolanırsak, zaten üç defa seçilen kişiye dördüncü ve beşinci imkanı da verirsek bu iş demokrasi olmaktan çıkar. Böyle bir arayış da yerinde ve anlamlı değildir. ‘Adaylık gibi bir derdim yok’ Erdoğan bunu 2023’te de söylemişti. ‘Bu benim son adaylığım’ demişti. Erdoğan çıkıp ‘Adaylık gibi bir derdim yok. Çünkü anayasa benim görev süremin bittiğini söylüyor’ desin. Erdoğan’ın aklından bunu geçirdiğini düşünebiliriz ama Erdoğan’ın çevresi buna izin vermiyor, ortakları hiç izin vermiyor. ‘Bırakıp gidemezsin’ diyen ortakları var” şeklinde konuştu.
“İhanet sayılabilecek ayrılıkları kaydettim”
Milletvekili transferleri sorulan Dervişoğlu, “Bunlar belli bir merkezden yönetiliyor. CHP en başında bizden bazı milletvekillerini kendisine kattı. Ben o zamanlarda CHP’yi uyardım ve ‘AK Parti’ye gidecek olanları meşrulaştırmak için sizi kullanıyorlar’ dedim. Bu bilgilendirmeyi yaptıktan sonra bizden aldıkları da oldu ama bunları hoşgörü ile göğüsledim. Giden kimseyle alakalı olumuz bir şey söylemedim ama bunları kaydettiğimi ifade ettim. Gidenlerin bir bölümü beklentilerine karşılık bulamamış olabilirler, siyasi ikbal kaygısı ile ‘kendime yeni bir yol açmalıyım’ diye düşünmüş olabilirler. Bunlara hiçbir şey söylemedim ama ihanet sayılabilecek ayrılıklar da var. Onları kaydettim. Zamanı gelecek arka planlarını açıklayacağım” dedi.
“Anayasa oylaması yapacaklar üzerinde oyun oynayabilirler”
Dervişoğlu, “Partilerden partilere yapılan bu geçişler anlaşılıyor ki devam edecek. Çünkü bir anayasa değişikliği olacaksa, Erdoğan bunun referandumla yapılmasını göze alamaz. TBMM’de 400 nitelikli çoğunluk arayacaktır. Şayet ulaşamazsa 360’la erken seçim kararı alabilecek altyapıyı muhkem tutacaktır. Bunun için yalnız bir partiden bir partiye geçişgenlikler değil, bulundukları partide anayasa oylamalarında oy kullanabilecek insanlar üzerinde de oyunlar oynanmasını muhtemel görüyorum. Siyasetçilerin demokrasinin namusuna sahip çıkma gibi sorumluluğu vardır. Siyasetin fazileti tartışılırsa demokrasinin de fazileti tartışma konusu olur. Türkiye’yi faziletimizin sorgulanmasına sebep olabilecek bir ülke gibi göstermenin kimseye faydası yok” ifadesini kullandı.
“Tüm yaşananlar Erdoğan’ın bir kez daha seçilmesinin önünü açmak için”
Türkiye’de kendisini her şeyi yapmaya yetkili gören bir yönetici zümre olduğunu dile getiren Dervişoğlu, “Türkiye’de bir saray rejimi var. Onun oluşturduğu bir otokrasi ve avane var. Bütün bunların iştahını kabartacak şeylerden uzak durulması gerekir. İştah kabartma cümlesini erken seçim meselesi gündeme geldiğinde dile getirmiştim. O zaman ne Özdağ ne de İmamoğlu tutuklanmamıştı. Ama erken seçim telaffuz edildiği andan itibaren iştahı kabaranlar siyasi rakiplerinin tasfiyesine yönelik hukuk dışı işlere başvurabilirler endişemi ifade etmiştim. Şimdi yaşananlar aslına bakarsanız budur. Terörüz Türkiye kampanyasını da dahil ederek söylüyorum; hepsi Erdoğan’ın bir kez daha seçilmesinin önünü açmak için” şeklinde konuştu.
Dervişoğlu, hakkındaki soruşturma kapsamında tutuklandıktan sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinden alınan Ekrem İmamoğlu için “İçeride bulunmasının sebebi adaylığının engellenmesine yöneliktir” dedi.
Cumhurbaşkanlığı adaylığı düşünüyor mu?
“Cumhurbaşkanı adayı olmayı düşünüyor musunuz?” sorusuna da cevap veren Dervişoğlu, “Parlamenter Demokratik Sisteme geçilmeden Türkiye’nin huzura ereceğine inanmıyorum. Dolayısıyla adaylığı düşünmüyorum” dedi.
Dervişoğlu, “Türkiye’nin parlamenter demokratik sisteme geçmesini temin edecek bir planlama olursa; siyasi partiler iktidar olmak için kurulurlar, dolayısıyla yöneten makamlara aday olmaktan daha doğal bir şey yoktur” diye ekledi.